16 Eylül 2014 Salı

THE CHAMPIONS

Uzun uzadıya anlatmama gerek yok Beni tanıyanlar bilir Şampiyonlar Ligi'nin hayatımın bir parçası olduğunu. Hele içinde Galatasaray varsa harikalar diyarında hissederim kendimi. Eskilerden beri Şampiyonlar Ligi müziğinin farklı bir havası vardır bende. Herkesin tüyleri diken diken olabilir, ama ben mest olurum. Telefonum ŞL müziği çalar, saatim ŞL logoludur, odamda en değerli objelerim ŞL materyalleridir. Rabbim de bana bunu doyasıya yaşamayı nasip etti çok şükür. Star TV'de Spor Servisi'nde Şampiyonlar Ligi dolu yıllar, GSTV'de iki sezonumun mabedde ŞL ile geçmesi yaşadığım en güzel anılarımdan. Bu sezon da tribündeyim artık. Taraftar gözüyle izlemeyi unuttuğum maçların keyfini doyasıya yaşamak üzere. Sevigliye uzaktan gözlerle bakacağım içimden gülümseyerek... Tarih 16 Eylül. Yer TT Arena. Rakip Anderlecht. Kolay rakip, zor rakip yok... Fakat onlarda olmayan şey bizde var. Tıpkı geçen sezon olduğu gibi. İnanç, ruh, azim, istek... Bir kez daha ve yüksek sesle... Saldır Galatasaray!

İSTANBUL HATIRASI

Kitap okumayı severim, en büyük hobimdir diye tutulmazdım yıllardır. Son zamanlarda kitapların yerini teknolojik aletler alsa da sayfanın kokusunu seven, kelimelerin gücünü bilenlerdenim. Uzun zamandır bir kitabı alıp diğerini bırakıyordum elimden. Daha doğrusu beni çekene pek rastlamamıştım. Fakat Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası öyle değil. İsime bakıp yanılabilirsiniz belki. Kim bilir bir aile dramı veya boğuk bir İstanbul senfonisi sanabilirdiniz. Ama öyle değil. Baş komiser Nevzat ve arkadaşlarıyla çıktığınız bu polisiye yolculukta size oturduğunuz salon, odanızdan açılan pencere, işe gidiş geliş yolunuz, kısacası İstanbul kapılarını açıyor. Mehmet Akif'in İstiklal Marşı'nda tasvir ettiği gibi; ''Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı!'' dizeleri aklınıza kazınıyor bir nevi. İçinde yaşadığın şehre, İstanbul'a aşık oluyorsun. Yıllarca Fatih'te oturup her gün önünden geçtiğim Kıztaşı'nın değerini bile bilmezdim. Dersaneye gittiğim dönem 1 sene boyunca gözümün önünde olan Çemberlitaş'ı görmezdim. Sultanahmet'in tek farkı 6 minaresi, Ayasofya'nın tek ayrıcalığını heybeti sanırdım. Ta ki İstanbul Hatırası'nı okuyuncaya kadar. 560 sayfada kafanıza vura vura sizi hem maceraya sürüklüyor, hem de İstanbul'un tarihi güzelliklerini anlatıyor. Hala geç kalmış sayılmazsınız okumak için... Bense planlarımı çoktan yaptım. En yakın zamanda uzak diyarlara gitmek değil amacım. Burnumun dibindeki güzellikleri daha yakından görmek ve anlayabilmek için günleri sayıyorum.

BİSİKLETÇİ DAYI

Fatih'te daracık bir sokak. Fakat geçtiğinizde sizi sarı kırmızı renkler karşılıyor. Yılların eskitemediği bisikletçi dayı mütemadiyen yeniliyor duvarının badanasını. Fakat değişmeyen tek şey sarı kırmızı ve Galatasaray arması. Yıllarca hem minik ellerin tutunduğu bisikletleri tamir ediyor, hem de renklere aşkını ilan ediyor. Çocuklar O'nu, O'da Galatasaray'ını çok seviyor...

11 Eylül 2014 Perşembe

SURLAR VE SIRLAR

Kaç el değdi kimbilir yapılırken? Ya da kaç asker can verdi dibinde bayrağı uğruna? Kaç asır, kaç imparatorluk gördü bir söylese... Dili olsa da konuşsa duvarlarin. Kaç zafere, kaç bozguna uğradıklarını anlatsa. İstanbul'u anlatsa... Yükselmemiş binaların öncesinde yedi tepeli şehrin gizemini bizlerle paylaşsa. Bazen bir duvar bile herşeyi anlatır sana... "Bu şehirde yaşayan herkes tarihi sevmeli. Yoksa asla İstanbul'un kıymetini bilemeyeceğiz" demiş yazar... Ne güzel söylemiş

25 Ağustos 2014 Pazartesi

YARİM İSTANBUL

İstanbul... Tarih kokan şehir... 3 büyük imparatorluğa kucak açmış, her geçen gün kendisine bir kez daha aşık eden, sürekli keşfedilen ve hayatı içinize çekebileceğiniz bir yer... Yaşınız kaç olursa olsun; o güne kadar fark edemediğiniz ve yeni yeni öğrendiğiniz bir çok gizemi barındırıyor içinde. Hayata yeniden gelmiş biri olarak, bu şehri de yeniden öğrenmeye karar verdim. Bakalım günler neler getirecek...